Sere serpe kahvaltıdan, girişimci israfına

Keşke Halil İbrahim sofralarında gözümüzü değil gönlümüzü doyursaydık. Sere serpe kahvaltıları tadında bırakmadık sofranın yarısını israf ettik, yetmedi heveslerimizi, hayallerimizi de peşi sıra çöpe attık. Serpme kahvaltıların ortalama % 60’ının israf edildiğini biliyor muydunuz? Sadece kahvaltı mı yatırımlarımızdan israftan nasibini alıyor.  Türkiye’de ortalama her yıl 60 bin işletme kuruluyor. 3 yıl dolmadan %80’i çöp. Kahvaltı masasında heyecanla bulduğumuz iş fikirlerinin çoğu deneyimsizlik, kibir, disiplinsizlik ve gereksiz harcamalar yüzünden kapanıyor. Elde kalan israf  dağlarına gömülmüş yatırımlar..

Nereden çıktı bu mevzu dediğinizi duyar gibiyim.

Uzun zaman aynı işi yapan insanlar da mesleki körlük gibi bir taraftan da algıda seçicilik zamanla tüm hayatımızı yönlendirmeye başlıyor. Onun için ne zaman çalışıyorsun diye soranlara ne zaman çalışmıyorum diyorum. Kahvaltı masasında, balıklama atlarken, dans ederken hayatın her anında konu ne olursa olsun hemen uzmanlık alanımla olayları algılayıp, yazıya döküyorum.

Belki algıda seçicilikten olacak ama son günler de farkında mısınız herkes tarım, gıda, teknoloji ekseninde birçok girişimciliğe imza atıyor. Kiminle konuşsak girişim avında, kime selam versek girişimci. Önüm arkam sağım solum sobe girişimci olmayan ebe diyesim geliyor. Salgın boyunca ekonomi daralmasına karşın yatırımlar son hızla devam ediyor. Sokak başında sırasıyla kapanan dükkânların yerini yenileri anında açılıyor.

Memleketin girişimcilik karnesi yıldızlı pekiyi olmasa da girişimler dörtnala. Manidardır akıl fikir gerektiren girişimlerden çok popüler akımların peşinden hızlıca açıyoruz dükkânı. Uzay bilimleri, tıp, nano teknoloji, yapay zekâ nasıl olsa başkalarının işi deyip ufak tefek birkaç girişim dışında ilgi alanımıza hiç girmiyor. Ar-Ge çalışmaları kapsamında yapılan temel araştırma, uygulamalı araştırma ve deneysel geliştirme bizim girişimcilerimizin pek ilgisini çekmiyor. Her zaman olduğu gibi bilimsel uzun vadeli çalışma yapmak yerine kısa vadeli girişimlerle dünyayı fethedebileceğimize inanıyoruz.

Internetten gıda satışı yapmayan holding,  tarıma yatırım yapmayan grup, bitkisel ve hayvansal atıkları dönüşüme sokmayan şirket makbul sayılmıyor şimdilerde.

Memleketin dört bir tarafında girişimler tarım üzerinden şekilleniyor. Tarımın, gıdanın gastronominin her detayını maşallah salgın öncesi festivalleştirdik girişimin, girişimciliğin suyunu çıkardık.

Üniversitede rekreasyon yönetimi dersi verirken öğrencilerin en sevdiği bölüm hiç kuşkusuz girişimcilik başlığı oluyor. Benim özetimden yola çıkarak öğrencilerin neden girişimcilik soruma verdiği cevap özetle “devlet kapısına düşmemek, iş aramamak” olarak verilirken hiç kuşkusuz meselenin istihdam yaratma, kalkınmayı destekleme, rekabet üstü olma özelliklerine de dikkat çekiliyor.

Girişimcilerin en büyük dostu yurdun dört bir tarafında hizmet veren KOSGEB. Önceleri verilen destekler özellikle kendi işini yapmak isteyenlerin, inovasyon isteyenlerin işini kolaylaştırsa da, son yıllarda mantıcılara, bazlamacılara hizmet eden bir kuruma dönüştü maalesef.

Kalkınma ajansları, KOSGEB,  özel fonların destekleri yeniden tanımlanmalı; çiçekçiye, ekmekçiye, 3 kişiye robotik kodlama eğitimi veren gence verilen destekler tekrar gözden geçirilmeli, girişimcilik Türk ekonomisi için önemi ve şekli yeniden tanımlanmalı.

Çıkışından bu yana girişimcilik her dönem tartışma konusu olmuş ülkelerin kalkınması, rekabet üstünlüğü ve sürdürülebilir ekonomik sistemler yaratabilmek için başvurulan bir yöntem olarak ekonomistlerin uzunca zamandır önemli çalışma konuları arasında.

Girişimciliğin tarihine baktığımızda başlangıçta dezavantajlı grupların topluma kazandırılması, yoksullukla mücadele, dengeli gelir dağılımı, ülke ekonomisinin gelişimine katkıda bulunma gibi rolleri vardı. Rekreasyon yönetimi çerçevesinde ele alan girişimcilik dezavantajlı grupların topluma kazandırılması noktasında yapılacak projelerin girişimcilik modeliyle yönetilmesi şeklindeydi.

Ülke ekonomisine değer katma, istihdam yaratma, sektörler arası ilişkileri güçlendirme gibi özellikleriyle ön plana çıkan girişimciliğin ticaretten farkı yok mu?

Herhangi bir konuda iş kurmak ile girişimci olmak aynı şey mi?

Bu konuda herhangi bir uzlaşı olmadığı, net bir tanım olmadığı kesin. Kimine göre her işletme bir girişimcilik öyküsüyle başlar. İşletmenin parası ve deneyimi vardır kar amaçlı fırsatlara odaklanır, girişimcinin ise hayatı değiştirecek, kolaylaştıracak ileride para kazandıracak bir fikri vardır. Bu nedenledir ki girişimcilerin finansman ihtiyacını karşılayacak yatırımcılara iş insanlarına ihtiyaçları vardır. Girişimciliğin doğasında hikâye anlatmak, zamanının önünde olmak, kazanç yanında sosyal bir fayda veya toplumsal bir değer yaratmak, kalkınmayı tetiklemek gibi misyonları vardır.

Apple girişimciliği; eski kuralları çağdaş yeniliklerle yorumlayan ve aksiyona geçiren beceri olarak tanımlarken. Microsoft; fayda ve prestij odaklı tüm eylemlerin kesiştiği nokta olarak ifade ediyor. Google ise; geçmişi gelecekle buluşturan ve şimdiyi yaratan yetenek olarak ifade ediyor. Yani ciddi dünyayı değiştirmese de bir şeyleri değiştirecek bir fikrin mutlaka olmalı.

Aslında girişimcilik devletlerin zaman zaman kullandığı kalkınma motivasyonlarıdır. Kadınlar, gençler, yabancılar, icat çıkaranlar, dezavantajlı gruplar hepsi girişimcilik motivasyonu ile toplumsal fayda yaratırken kalkınmanın itici gücü olurlar. Steve Jobs, Elon Musk gibi girişimcilerin çalışmalarına bakarsanız çağının ötesinde fikirlerin uygulanmış halleridir.

Dünyanın önemli girişimlerinin ortak özellikleri;

İcat çıkaran

Eski köye yeni adet getiren

Kuş konduran

Gidişatı değiştiren

İstihdam yaratan

Projelerin hayat bulmuş halidir.

Girişimci ne yapar sorusunun cevabı

Yeni ürünler geliştirir, yeni teknolojiler üzerine çalışır, girilmemiş pazarlara girer, ilk defa kullanılacak bir hammadde kullanır,  tekel olabilecek bir ticari model üzerinde çalışır. Özetle her iş kuran girişimci sayılmaz.

Girişimcilik yeni bir kavram mı, elbette hayır kavramsal olarak tarihi kısa olsa da aslında dünyanın ve insanlığın var olduğu günden beri çağının öncüsü işlere imza atan, risk alan tüm ticari atılımları girişimcilik sınıfına sokabiliriz. Örneğin tekerleğin icat edilmesiyle ilk arabayı üreten, ilk ütüyü yapan, ilk saç kurutma makinasını icat eden, ilk Türk kahve makinasını geliştiren yani öncüler, ilkleri yapanlar çağının girişimcileriydi aslında.

Kurtuluş savaşı sonrasında nüfusun %80’i kırsal kesimde yaşayan halkın geçiminin önemli bölümü tarıma dayanıyordu. Bu nedenle kalkınmanın dinamiği, motivasyonu olarak tarım belirlenmişti. Köyde yaşayan halkın örnek alabileceği Tigem işletmeleri, Tarla Bitkileri Araştırma Enstitüleri, Atatürk Orman Çiftliği, Köy Enstitüleri hep bu amaçla kurgulanmış tarım projeleriydi. Dönemin gerisinde kalan Türk tarımını güçlendirmek için “İlmi tetkikler yapan” modern, pratik tarım merkezleri kuruldu.

Günümüze gelene kadar tarıma öncülük eden söz konusu devlet işletmeleri birçok konu da devlet girişimciliğine örnek oldular. Çalışmalar “ıslah, agronomi, patoloji, teknoloji” disiplinlerini birleştirerek modern Türk tarımının gelişmesini sağlarken özel sektör girişimlerine de öncülük etmiş oldular.

Yani ortada bir fırsat bir de ihtiyaç varken tarımda kurulan işletmeler güzel girişimcilik örnekleriydi.

Son günlerde girişimcilik kavramı üzerine oldukça traji komik gelişmeler yaşanıyor. Özel sektörde yapılan her yatırım,  girişimcilik olarak yansıtılıyor. O zaman mahalleye açılan ayakkabı dükkânı da bir girişimcilik sayılabilir mi. Belki de girişimciliğin tanımına, bir işletmenin girişim olabilmesi için gereken özelliklere bakmakta fayda var.

Aslına bakarsak girişimcilik Orta Çağ’da üretim projelerini yöneten kişiler olarak benimsenmiştir. O dönemde girişimci yönetici anlamında kullanılmaktaydı.  Hiçbir konuda risk almamaktadırlar.  17.yy’a gelindiğinde artık girişimci özelliklerine risk almak da eklenmiştir.  1730 yılında girişimcilik kelimesini literatüre Fransız Richard Cantillon ilk defa sokmuştur.

Joseph Schumpeter,  girişimciyi yenilikçi, denenmemiş bir teknolojiyi deneyen, inovatif bir ürün geliştiren kişi olarak tanımlamıştır. Schumpeter’in bakış açısına göre girişimci, toplumda değişimi meydana getirecek kişi ve kurumlar olarak tanımlanmaktadır. Tam da büyüklerin dediği gibi “dünyayı mı değiştireceksin” sorusunun cevabını verenler için kullanılır.

Sanayi devrimi ile birlikte girişimci kavramı da giderek değişmiştir.  Önceleri ticaret yapan risk alan kişi olarak tanımlansa da zamanla rekabette üstünlük kazanabilmek için yaratıcı, icat çıkaran, sosyal fayda içeren işler olarak tanımlanmış.

Saydığımız özellikleri taşıyan bir fikriniz veya çabanız varsa siz de bir girişimci adayı sayılırsınız. Yatırımcı bulmanız fikrinizin biricik olması kadar ne kadar iyi hikâye anlattığınız, iş fikrinizi ne kadar iyi sattığınız ve sunduğunuzla birebir alakalı. Network yönetimi, bağlantılar, kişisel markanız hepsi söz konusu girişimin uzun vadeli bir yatırıma dönüşmesi için gerekli etmenlerin başında.

Bu özelliklerden biri veya bir kaçını barındıran ticari atılımları girişim olarak adlandırabiliriz. Mahalleye pastane açan, mantıcı dükkânı, gastronomi festivali düzenleyen,  modayı kapımıza getiren butik gördüğünüz üzere girişim değil.

Bizde yaşanan duruma biraz bakarsak girişimciliği de kendimize uyarlamışız. Çocuk okuldan mezun oldu iş bulamadık kahve işi modaymış biz de kahve dükkânı açtık ile başlayan girişimcilik serüvenimiz, iki arkadaş toplandık üç öğrenciye robotik kodlama dersi veriyoruz çok girişimciyiz modunda ilerlemeye devam ediyor.

Son yıllarda dünyanın gelişmiş ülkeleri gibi Türkiye’de girişimciliği bir kalkınma aracı olarak görüp strateji planlarına ekledi.  2007’deki Dokuzuncu Kalkınma Planı, Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018), Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi 2011-2014, KOSGEB 2011 – 2013 KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı hepsinde girişimciliğe dair hedefler konularak,  girişimciliğin tüm topluma yayılmasını sağlamak amaçlandı.

Türkiye’de girişimlerin %70’e yakını hizmet, % 13 ticaret, % 22’si üretim sektörlerinde yer almaktadır.

Türkiye 2017 yılında % 7,4 büyüyerek dünya genelinde en iyi büyüme performanslarından birini gerçekleştirirken tarihinin de en iyi büyüme rekorlarından birini kırmıştı.

Türkiye küresel girişimcilik indeksi sıralamasında 44 puanla 132 ülke arasında 37. sırada bulunmaktadır. Sıralamada iyi gibi gözükse de aslında dünyanın en büyük 20. ekonomisi olan Türkiye için çok da parlak değil.  Kişi başına düşen milli gelirin 9 bin dolar olması neden sıralamada aşağılarda olduğumuzu kısmen açıklamaktadır.

Girişimcilik konusunda diğer önemli konulardan biri de girişimcilik; devletin bakış açısı, arge yatırımları, destekler, desteklerin hangi alanda olduğu hepsi girişimciliği etkileyen önemli unsurlar.  Türkiye AR-GE harcamalarının gayrisafi yurtiçi hâsıla içindeki payı 2019 yılında %1,03 Avrupa Birliği ortalaması 2.4. İsrail ve Güney Kore % 5 ile Ar-Ge’ye en çok yatırım yapan ülkelerin başını çekiyor. Yani icat çıkarmak, buluş yapmak o kadar kolay değil, ciddi bütçeler gerekiyor.

“İsrail hibrit tohum üretiyor dünyaya satıyor” şehir efsanesinin arkasında ne denli önemli bir Ar- Ge yatırımı olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Girişimcilik ülkelerin girişimcilik ekosistemleriyle orantılı olarak var olan bir gelişme. Kişi başı düşen milli gelir, Ar-Ge yatırımları, eğitim düzeyi, hükümete güven tüm bunlar girişimciliğin en önemli motivasyonları.

Girişimciliğin doğru tanımlanması da işin başka bir boyutu. Mahalleye kasap açmak, artizan fırın işletmek, festival yapmak – eğer gerçek bir değer yaratmıyorsa- maalesef ülkeyi kalkındıracak girişim modeli olamaz.

Ar-Ge harcamamalarının az olması beraberinde nitelikli olmayan girişimleri ortaya çıkarıyor. Hiçbir yenilik barındırmayan, herhangi bir buluş veya bilimsel çalışmayla desteklenmeyen çoğu zaman hizmet sektörüne yönelik taklit işlere yapılan girişimler haliyle ihracata konu olamayınca,  ülke kalkınmasına da fayda sağlayamıyorlar.

Girişimcilerin yaşı ve eğitim durumu, yapılan araştırmalar gösteriyor ki eğitim seviyesi arttıkça ve yaş düştükçe girişimcilik motivasyonu da artıyor. Ülkemizin girişimcilik konusunda yaşadığı en önemli sorunlardan biri de iyi aile çocuklarının üniversite eğitimi sırasında ya da sonrasında başka bir işte çalışmaya sıcak bakmaması. “O kadar okuttum üç kuruşa mı çalıştıracağım” dediğimiz gençler iş deneyimi noksan girişimcilik öyküleriyle “girişimcilik israfına” maalesef deneyimsizlikleriyle katkı sunuyorlar. Girişimci davranışlarının en önemlilerinden biri uzun süredir uzmanı olduğunuz, her alanına vakıf olduğunuz konuda bir girişim yapmak. İş deneyimi az olan gençlerin kurduğu işletmeler maalesef uzun süreli olamıyor. Bu anlamda girişimci olacakların kısa süreli girişimcilik eğitimleri dışında konu ile ilgili sektörler de az da olsa deneyimi olması hiç kuşkusuz kuracağı işin daha uzun vadeli ve sağlam olmasını sağlayacaktır.

Melek yatırımcılar; adı melek olsa da yatırımcıların sırrı “şeytan ayrıntıda gizli refleksinde” her ne olursa olsun Türkiye’de yatırımcılar fikir aşamasında işlere destek olmamaktadırlar. “Sen bi başla görelim” türünden cümleler  “başlayabilsem zaten ihtiyacım olmaz” gibi bir cümle ile karşılaşılmasını sağlarken bir çok inovatif iş fikrinin çöpe gitmesine neden oluyor. Bu tarz fikirlere verilmeyen destekler belki de ülke geleceğine yapılacak önemli katkıları oyun dışı bırakıyor.

Türkiye girişimcilik haritasına baktığımızda karşılaştığımız tabloda son yıllarda yükselen sosyal girişimcilik trendi. Sosyal girişimcilik dediğime bakmayın konunun sosyal yönü daha çok Suriyeli sığınmacılar ve kadınlar için kullanılıyor.  Farklı dezavantajlı grupların topluma ve istihdama kazandırılması için ortaya çıkan sosyal girişimcilik modeli giderek anlamını yitirmeye toplumun çok az bir kısmına hitap etmekle kalıyor.

Holdinglerin ve çoğu zaman uluslararası örgütlerin destekledikleri projelerin sonucu iki üç kişinin istihdama kazandırılması gibi görece küçük çıktılar olduğunda;  sisteme olan güven kaybedebiliyor. Bir defasında çok önemli kurumların içinde olduğu proje kapsamında tüm Türkiye’de yapılan çalışmalar sonucunda 200 kişiye eğitim verilmesi 7 kişinin de istihdam edilmesi sonucu paylaşılınca yanımdaki iş insanı arkadaşım; “7 kişi için mi bu kadar para ve emek harcanmış ben 7 kişiyi işe alırdım söyleselerdi” diye bir açıklama yaptı. Elbette mesele bu kadar basit değil ama bazen gerçekten de “attığın taş ürküttüğün kuşa değsin” türünden sorgulamaları beraberinde getirebiliyor.

İçi boş sosyal girişimcilik örnekleri; son günlerde projenin ne olduğundan çok ne kadar bilindiği, ne kadar popüler olduğu daha değerli olmaya başladı. Melek yatırımcılar da işin finans boyutundan çok ne kadar popüler olduğuna bakmaya başladı.  Özellikle de gıda israfına yönelik projeler, atıkların geri dönüşüme kazandırılması için yapılan çalışmalar çoğu zaman “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” lafının aksini gösteriyor.  Günde 6-7 milyon ekmeğin israf edildiği, üretilen gıdaların % 30’unun çöpe gittiği bir ülkede günde 100 ekmek kurtarmakla ilgili çalışan start up projelerinin yılın girişimcisi seçilmesi memleketin girişimcilik fotoğrafını özetler nitelikte.  Mühimce holdinglerin sponsor olduğu,  tüm aklı başında sosyal medya fenomenlerinin paylaştığı bir akıma dönüşmesi para kazanmasından daha önemli girişimin.

Elbette kurtarılan her denizyıldızı önemlidir, üretilen her değer kıymetlidir, ama mesele ekonomi ve kalkınma ise daha efektif ve rasyonel girişimlerle gayri safi milli hasılaya katkı, işsizliğe çözüm olabilecek yenilikçi, yaratıcı girişimleri desteklemeliyiz.

Aynı tablo gastronomi başlığında yapılan girişimler için de geçerli.

Adında gastronomi, tarım olan her ticaretin adının girişim olarak tanımlanıp start up projesi sayılıp sağdan soldan hatırı sayılır destekler alması da meselenin geldiği noktayı gösteriyor. Tohum bankası adı altında yapılan çalışmalar, tohum takas şenlikleri, ata tohumu projeleri bilimsel tarafı eksik girişimler olarak destek almaya devam ediyor. Oysa konu ile ilgili uzun yıllardır ilgili bakanlıkların yaptığı çok önemli çalışmaları ilgili kişiler bile bilmiyor.

Ülkemizde girişimcilik demek moda işlere yatırım yapmak anlamına geliyor.

Bizim çocuk çok girişken çok girişimci

Bizim oğlan çok moda Endüstri Mühendisliği bitirdi ekşi maya ekmek fırını açtı çok girişimci

Bizim hanım evde sıkılıyordu pastacı oldu çok girişimci

Emekli olduk Urla’da 5 dönüm arazi aldık kendi zeytinyağımızı yapıyoruz, eşe dosta da yolluyoruz, eşim cemiyetin tüm kermeslerinde stand açıyor çok girişimciyiz.

Cemiyet kadınları o toplantıdan bu toplantıya epey sıkılmış olacaklar ki yeni nesil girişimciliğin sinyallerini ilk onlar verdiler. Mesela toplanıp tatile gittik çok girişimciyiz, temamız Anadolu yılın en keyifli en girişimci etkinliğinde başı çekebilir.

5 çocuğa çorap alacağız yıldızı bol otelde kermes yapıyoruz geleni gideni hepsi ünlü, kendini göstermek isteyen tüm Anadolu girişimcilerini, girişken kadınları bekliyoruz, küçük girişimciyi destekliyoruz, maksat memleketin kalkınması…

Üzgünüz ki bu gidişle Türkiye girişimci israflarıyla dünyada ilk sıraya girecek.

İsraf edilen ata paraları, israf edilen holding bütçeleri, gıdayı kurtaralım diye israf edilen pazarlama bütçeleri

Sadece kişiler mi devletin önemli sayılacak Bakanlıklarının ilgili genel müdürlükleri de durur mu hemen kasabaların önde gelen hanımlarının kurduğu kooperatiflere, kadın girişimcilere, mantıcı dükkânlarına, bazlamacı fırınlarına destek sundular. İrili ufaklı epeyce para harcadık, oysa dünya patent tescilinde sıralamada ne yazık ki yokuz.

Şehirde sıkılanlar köye taşındı ticaret yapmaya başladılar köylü olmak en moda girişimcilik yılın girişimcisi seçildiler.

Demem o ki dostlar alışverişte görsün maksadıyla çok girişken memleketimin güzel insanları icat çıkarmadan, kuş kondurmadan girişimci unvanını hemencecik kapsa da dünya liginde onun adına girişimcilik denilmiyor.

Tez zamanda öğrenip hatırı sayılır icatlar ve hizmetler üretecek girişimcilere bu ülkenin ihtiyacı var.

Benzer İçerikler

YAŞAMI ONARAN TARIM – 4

YAŞAMI ONARAN TARIM – 3

YAŞAMI ONARAN TARIM – 2

YAŞAMI ONARAN TARIM – 1 –

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir