TARIMDA DEĞER KAYBEDİYOR, HAMALLIK YAPIYORUZ

Düşünen tarımın olmadığı yerde dünyanın hamallığını yapmaya devam ederiz. En geç 20 yıl sonra dünya gıda endüstrisi hap dönemine geçtiğinde elimizde ilkel tarım yöntemleriyle, verimsiz, susuz topraklarla yerimizde sayar “birileri de bize tahıl koridoru açsın” diye el açarız.

Türkiye büyüyor, dünyanın 10 ekonomisinden biri olma hedefine her geçen gün daha da yaklaşılıyor.  84 milyarın 10 milyonu asrısaadeti yaşıyor. Liyakatsiz zenginlik ekonominin karar vericilerinin elinin altında kimilerine olağanüstü zenginlikler getiriyor, kimilerine ıstırap. 10 milyon kişi için Türkiye fırsatlar, zenginlikler ülkesi.

EN KÖTÜ BESLENEN ÇOCUKLAR ÜLKESİ

Memleketin her köşesi Cennet, verimli zengin topraklara sahibiz” sloganlarını atanlar dünyanın en kötü beslenen çocuklarından bihaberler. Türkiye % 22,7’lik oranla çocukların en yoksul olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) üye ülkesi. Her 5 çocuktan biri derin yoksulluk ve gıdaya erişim sorunuyla karşı karşıya. Şilili çocuklar bile bizim çocuklarımızdan daha iyi besleniyor. Sağlıklı beslenemeyen çocuklar okulda başarılı olamıyor. Okullarda acil beslenme programları başlatılmalı. Köyden gelen tarhana çorbası, fasulye turşusu 12 ay boyunca çocukların sağlıklı beslenmesine yetmiyor.

ÇOCUKLARA ET, SÜT, EKMEK YOK

Yıllık süt tüketim miktarı 10 litrenin altında, bizden çok daha yoksul pek çok ülke çocukları süt İçerken biz içiremiyoruz. Diş fırçalama oranı, kişisel temizlik ürünlerini kullanma düzeni dünya ortalamasının altında. Doyuyor muyuz evet, ama beslenemiyoruz.

ÇOCUKLARA BALIK DA YOK,

Deniz mahsulleri kişi başı yıllık tüketimi dünya ortalaması 20 kg üzerindeyken Türkiye’de bu oran 5 kg’ın altında. Çocuklar için en önemli besin kaynağı deniz ürünleri, et ve süt ürünleri hepsinde dünya ortalamasının altında. Telefon kullanımı, internete erişim, metaversede yer satın alma, NFT’de sanat eseri tüm bu alanlarda dünya şampiyonuyuz. Boş işlerde üstümüze yok. Gülüyoruz ağlanacak halimize.

RAKAM BİLMEYİNCE BÜYÜDÜK SANIYORUZ

Rakam, bilim, istatistik sevmediğimizden birileri bize büyüdük dediğimizde inanıyor “obezitenin de bir büyüme şekli olduğunu” unutuyoruz. Sağlıklı ve dengeli büyümüyoruz. Toplumun % 15’ine konfor ve zenginlik getiren büyüme kalanlara yoksulluk ve yoksunluk getiriyor.

LİGLERDEN DÜŞÜYORUZ

Sadece futbolda değil, pek çok alanda ligden düşüyoruz. Tarımsal ihracat 22,9 milyar dolar düzeyinde ithalat derseniz o çok daha hızlı büyüyor 17,2 milyar dolar. Gıda üretmek için gereken enzim, protein gibi önemli hammaddelerin çoğu ithal. Gıda endüstrisinin yapı taşı enzim ve proteinler.

Hayvancılık için gereken hammadde ve proteinler de ithal onlar olmadan sağlıklı bir hayvancılık altyapısı kurmak imkânsız, girdiler her an artıyor, fiyatları düşürmek için panik yapıp hayvanları kesime yolluyoruz. Plan sevmemek, göç yolda düzülür en büyük hobimiz.

TARIMDA DEĞERLİ BAĞLARLA DIŞA BAĞLIYIZ

Tarımın ve gıdanın yapı taşları olan gübre, enzim, protein gibi hammaddelerde dışa bağımlıyız. Gübrenin % 99’u dışarıdan hammaddenin neredeyse tamamı ithal.  Toprağın besini olan organik madde miktarının dünya ortalaması % 3’lerde iken bizim tarım topraklarımızın sadece % 1’inin organik madde miktarı % 3’ün üzerinde kalanında tarım yapmak neredeyse toprağa ihanet. Çünkü toprak sağlıklı ve güçlü değil. Toprağı gübreyle beslemek zorundayız. Hasta ve yoksul topraklarda büyüyen tarımsal ürünlere geçmesi gereken mineral ve vitaminler geçemiyor. Dolu dolu domates yesek te domatesten almamız gereken vitaminleri alamıyoruz. Çünkü toprak hasta domatese gerektiği gibi bakamıyor, domates vitaminsiz, insana faydalı olamıyor.

TARIMSAL İHRACAT DEĞER KAYBEDİYOR, KARIN TOKLUĞUNA İHRACAT YAPIYORUZ

Tarımsal ihracattan kg başına elde ettiğimiz değer giderek düşüyor.  İhracatta dünya ortalaması 3 doların üzerinde seyrederken bizde 1,09 dolar düzeyinde. İhracatta kg başına en düşük değer tarımsal ürünlerde 0,9 dolar, içler acısı. Bedava vermekten farkı yok, üretici karın tokluğuna ihracat yapıyor.

MEMELEKETİN KAYNAKLARI ETKİN KULLANILMIYOR – VATANA İHANET

Memleketin enerjisi, suyu, toprağı ucuz tarımsal ürün üretmek için kullanılıyor, kaynaklar etkin kullanılmıyor. Yaş sebze meyvede kg başı değer 0,66 dolar, Bulgaristan bile bizden ucuza domates alıp keyifle tüketiyor. İtalya ucuza aldığı domateslerden ballandıra ballandıra yüksek fiyattan sattığı sosları üretiyor, kg başına değeri 4 doların üzerinde. Tarım ve gıda ihracatında yıldan yıla değer kaybediyoruz. 2000’lerin başında meyve sebze mamullerinde kg değeri 1 dolardan şimdilerde 0,93 dolara geriledi. Gıdanın medarı iftiharı kuru meyve ve un mamulleri 3,33 dolardan 2,90 dolara düştü. Son yıllarda bağıra çağıra festivallerini yapıp Avrupa’dan coğrafi işaret aldık diye gururlandığımız zeytin ve zeytinyağının ihracatından kg başına elde ettiğimiz değer 2,2 dolardan 1,9 dolara düştü. Daha da vahimi dünyanın en büyük fındık ocaklarına sahip Türkiye 1990 yılında fındıkta kg başına 11,8 dolar kazanırken şimdilerde 6,93 dolara geriledi. Rılar derseniz vız vız, en çok kovana biz sahip olsak ta verimde içler acısı.

KIRSAL KALKINMAYI HOBİCİLİK GİBİ YÖNETİYORUZ

Savunma sanayiinde kg başına ürettiğimiz değer 50 doların üzerinde. Hala teknoloji düşmanıyız. Sanıyoruz ki savaş çıktığında düşmanlar tarım topraklarını bize bırakacak, gıdalarımızı elimizden almayacak. Bizi kurtaracak tarım teknolojileri ona yatırım yapan yok, hobicilik oynamak pek makbul, kırsal kalkınma hobiden hallice yönetiliyor.

TARIMDA DÜNYANIN HAMMALLIĞINI YAPIYORUZ

İhracatın rakamları nicelik olarak büyürken nitelik olarak değer kaybediyor. Son 15 yılda karlılıkta % 15 değer kaybettik.

Sebep verim düşük, pazarlama eksik, tarım lobileri arasında değiliz. Açtığımız tahıl koridorundan zenginlere tahıl servis ediliyor, yoksullar avucunu yalamaya devam. Zira musluğun başını tutmuyor o endüstride söz sahibi değiliz. Dünya tarımsal üretiminin hamallığını yapıyoruz.  Alın teri yerine çoktan akıl teri aldı biz hala tohum takaslarla hava atıyoruz. Teknolojiden uzak romantik, ilkel tarım yöntemlerinin peşinde koşup onun pazarlamasına destek oluyoruz.

İlkel tarımı kadim tarım diye satıp üzerinden nemalanıyoruz, oysa gerçek tarım enzimle, proteinlerle, tohumculuktaki teknolojiyle, veride, analizde. Eli belinde tarım ile aklı başında tarımın arasındaki farkın nelere mal olabileceğini anlayamıyoruz.

DÜŞÜNCESİZ TARIM – BİRİLERİ DE BİZE TAHIL KORİDORU AÇSIN

Düşünen tarımın olmadığı yerde dünyanın hamallığını yapmaya devam ederiz. En geç 20 yıl sonra dünya gıda endüstrisi hap dönemine geçtiğinde elimizde ilkel tarım yöntemleriyle, verimsiz, susuz topraklarla yerimizde sayar “birileri de bize tahıl koridoru açsın” diye el açarız.

TARIMDA DIŞ TİCARET FAZLASI ERİYOR

2022 yılının ilk 7 ayında tarım, gıda, içecek sektörü 13,8 milyar dolar ihracat, 12 milyar dolar ithalat gerçekleştirdi. 2022 yılının ilk 7 ayında dış ticaret fazlası önceki yıla göre % 32,9 düştü. Yani daha az ihracat yaptık daha çok ithalat yaptık, dışa bağımlılığımız arttı, üretimimiz düştü, hammaddeleri dışardan ithal ettik gibi pek çok alt başlıkla konuyu açıklayabiliriz. Ne olursa olsun durum kötü. İhracat bir önceki yıla göre % 18, ithalat % 34 arttı. İthalat neredeyse 2 katı hızla artmış.

Sattıklarımız makarna, un, ayçiçeği yağı, ithal ettiklerimiz soya fasulyesi, buğday ve ham ayçiçeği yağı. Hayvan yemi sektörü tarımsal ihracatın yaklaşık % 31’ine denk geliyor.

Verilere detaylı bakıldığında gerçekler ortaya çıkıyor en çok para kazandığımız ve rekabette üstün olduğumuz sert kabuklu meyveler, kahve, çay, baharat maalesef düşüşte.

KAR BÜYÜKLERE, TEKNOLOJİYE – UCUZ ÜRÜNLER CENNETİ

Tarım ve gıdadaki ihracatın en büyük payı gıda endüstrisinden geliyor. Toplam ihracatın yarısından fazlası gıda sanayiinden sağlanıyor. Neden çünkü gıda endüstrisinde inovatif katma değerli ürünler var. Buğdayı un yapıp ihraç etmek başarı olmaktan çıkmak üzere, una katma değer, tarıma değer katmak gerekiyor. Yoksa Avrupa’nın zengin ülkelerin yoksul çalışanlarına dönüşüyoruz. Onlar uzuca yesin diye biz ucuz tarımsal ürünler Cenneti oluyoruz. İthalat derseniz en büyük pay hayvan yemi için hammadde, proteinler, enzimler gibi gıda katkı ve takviyelerine gidiyor. Gıdanın temel taşlarına yani.

Biyoticaretin geleceğinde proteinler, enzimler var biz onlara yatırım yapmaktansa ithal ediyor dışa bağımlılığımızı perçinliyoruz.

ANADOLUYA DEĞER, TARIMA DEĞER

İhracatın en önemli kısmını büyük ölçekli işletmeler yapıyor. Kobileri büyütmenin, kırsal kalkınmayı kooperatifleşmenin ve kümeleme modelinin ne denli önemli olduğunu bilmiyor tarıma, Anadolu’ya değer katmıyoruz.

TARIMDAN BİHABERİZ

Tek bildiğimiz “tarım bitti” ya da “tarım şahlandı.”  Türünden açıklamalarla takım tutar gibi tarımsal meselelere yorum yapıp, bilimden, rakamdan, gelecekten uzak laf kalabalığı yapıyoruz.

Belli ki tarımdan bihaberiz.

Benzer İçerikler

YAŞAMI ONARAN TARIM – 4

YAŞAMI ONARAN TARIM – 3

YAŞAMI ONARAN TARIM – 2

YAŞAMI ONARAN TARIM – 1 –

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir