YAŞAMI ONARAN TARIM – 1 –

Geçtiğimiz yüzyıl boyunca ekonomik büyüme “planlı eskime/eskisini at yenisini al” stratejisiyle gerçekleşti. Endüstri de üretim ilkelerini; tamir edilememe üzerine kurdu. Havalı fast food, hızlı moda, gastronomi deneyimleri, gezip tozmalar kaynakları yedi bitirdi.

GEZEGENİ KÜÇÜK PRENSİN BAOBAB AĞAÇLARI ONARACAK

Ekonomik türbülanslar ve iklim değişikliği ile dünya yeniden “uzun ömürlülüğü” tartışıyor. Yeni moda “yenilenen evladiyelik kavramı.” Uzmanlara göre evladiyelik üretim stratejisi ile üretilmiş; “onarılabilir ürünler” yokluğu/yoksulluğu bitirebilir. 42T şirketi “akıllı onarım teknolojisi” için yapay zekâdan yararlanıyor. Evimizdeki her aletin kendi kendini tamir edebilmesi, çok yıllık bitkilerin verimliliği onarması, onarıcı tarımla toprağın yenilenmesi, bedenimizin kendi kendini iyileştirebilmesi her biri ufuk açıcı.

Bisiklet tamircileri, mahallenin tüm söküklerini diken terziler, toprağı iyileştiren bitkiler, kalplere aşk merhemi süren şifacılar. ABD daha da ileri gidiyor “onarım hakkı /hukuku” üzerine yasa hazırlığında. Amaç “yaşamın her alanında kendi kendine yetebilen insan türünü / tarımı yaratmak” yaşamın mukavemetini artırmak. Altın bir dikişle Uzakdoğu kırıklarını onaran Kintsugi felsefesi ile modern dünya düzeninin arazlarını onarmak. Kulağa hoş geliyor.

Afrika’da iklime dayanıklı; bambara cevizi, Küçük Prens’in baobab ağacı, fonio, teff otu, amaranth gibi 58 tarım ürünü belirlendi.  Antik gıdalar ile toprağı beslemek, açlığı onarmak, göz doyurmak, hepsinden önemlisi tapılası güç dengelerini onarmak. Fao 2023 yılını “Darı yılı” ilan etti.

ONARICI TARIM

Topraktaki sağlıkla gelen şifa, sadece tarımı değil toplumsal iyileşmenin de anahtarına sahip. Hava ve sun dengesi üzerine yoğunlaşan onarıcı tarımın esansiyeli güneşle gelen uyum. Bitkisel, hayvansal tüm üretim alanlarındaki çevresel, toplumsal etkileri de içine alan sürdürülebilir bir sistem. Ekolojik ilkelerle, hasta toprağın şifa sürecini; “hava, su, toprak, insan, hayvan tür ve unsurları arasındaki denge ve iletişim ile yönetmek” habitatı iyileştirmek.

Topraktaki yüzde 1 organik madde miktarı artışı, dönüm başına binlerce ton ekstra su tutma kapasitesi anlamına geliyor. Değişen iklim koşulları toprağın nem, organik madde miktarı gibi pek çok değerini etkiliyor. Toprağın sağlığı verim, kalite ve rekolteye etki ediyor. Ziraat mühendislerine göre en etkili sigorta organik madde; neme, suya, besine kucak açan eşsiz yapının baş tacı.

Aile çiftlikleri her türden zorlukla mücadele etmeye çalışırken ABD’de çiftlik iflas oranı son 5 yılda yüzde 20 arttı. Teknolojiyle beslenmiş onarıcı tarım felsefesi her geçen gün daha fazla yandaş topluyor. Kimilerine göre organik tarım gibi bir pazarlama tekniği gibi gözükse de biyoteknoloji işbirliğinde uygulanması halinde kalıcı bir modele dönüşebilir. Bataklıklar, meralar, ormanlar, bitkiler ve gezegenin mütemmim cüzü biyoçeşitliliğin her bir parçası onarıcı tarım ile yerli yerinde, uyum halinde etkileşimli bir yaşamı ve beslenme kültürünü paylaşır. Tüm bu unsurların, ahenkle yaşamı paylaştığı, sanayi sonrası bozulan “elverişlilik” yeniden dizayn edilebilir.

Orkestranın her bir parçasından çıkan binlerce farklı tondan emsalsiz bir biyoçeşitliliğe varan muazzam bir yaşam ve beslenme kültürü. Bitki çeşitliliğini artıran, türler arasında iletişim ve alışverişi başat değer kabul eden onarıcı tarımın bilim hali biyoteknolojinin derin dehlizlerinde saklı. Doğaya ait milyonlarca sembolik dilin içinden herkesin konuşabildiği dili bulmak ve yaşamın ritmini paylaşmak. Gezegeni onaracak tüm sembolik dillerin tamamıyla konuşabilmek.

BAZALT TAŞLARI İKLİMİ İYİLEŞTİREBİLİR

İnce öğütülmüş bazalt minerallerini tarlalara atarak, bozulmuş asitlenmiş toprağı iyileştirebilir, tarımsal verimliliği artırabiliriz. Yaşamı onaracak her havadis alkışı hak ediyor. Uzmanların iklim değişikliği konusunda dünyayı uyarmasının üzerinden 40 yıl geçti. Atmosferdeki karbondioksit seviyesi 414 ppm’e yükseldi, sanayi öncesi düzeyden 48 kat fazla.

Yüzlerce çözüm önerisi kimi rafta kimi reddediliyor, kiminin lobisi eksik. Geçtiğimiz 20 yıl boyunca orman yaratmak, yosun yetiştirmek gibi biyotik temelli öneriler yeterince karşılık bulamadı. Gelinen noktada yeni ağaç dikmek, hayvan sayısını azaltmak gibi önerilerin tek başına yetmeyeceği aşikâr.  Şimdi tüm çözümler masada; yapay etten tutun da abiyotik çözüm ve tarımda biyoteknoloji kullanımı gibi potansiyel tüm araçlar ancak birlikte kullanıldığında gezegeni soğutabilir.

Zira gezegenimizle aynı zamanda ve aynı yöntemle, lav topundan doğan Venüs; dünya ile aynı kütleye sahip olmasına rağmen karbondioksit oranının yüksekliği nedeniyle hala cayır cayır, 475 santigirat derecede yanmaya devam ediyor. Bizde karbondioksit düzeyi yüzde 0.004, orada yüzde 96

Geçmişte gezegenimizi lav topundan Cennete çeviren “dinamik kimyasal bir ayrışmaydı.” Milyarlarca yıl boyunca ortaya çıkan bu reaksiyon sayesinde karbondioksit seviyesi düştü, kalan da dünyanın dışına ve toprağa hapsedildi. Karbondioksit kayalarda var olan silikat mineralleriyle reaksiyona girerek mucize gerçekleşti. Denizde ve karada kireçtaşı ve dolomit gibi karbonatça zengin kayaların oluşmasını sağlandı. Jeolojik süreçler daha sonraları karbon tutan bu kayaları dünya yüzeyinin derinliklerine hapsederek gezegeni soğuttu.

Babil’in Asma Bahçeleri, dünyanın 7 harikası, tropikal Cennetler insan türünün üzerinde uygarlık yaratmasına olanak sağladı. Günümüze neşe katan bu kimyasal reaksiyon Nobel ödüllü kimyager Harold Urev’in de ilgi alanındaydı. Gezegeni lav topundan Cennete dönüştüren kimyasal reaksiyon “varlığımızın temeli olarak bugün yeniden iş görür mü?”

Nasa iklim bilimcisi James Hansen, 1990’da ABD Senatosu’na küresel ısınmanın başladığını bildirdi. Aynı yıl Paul Scherrer Enstitüsü fizikçi ve nükleer mühendislerinden Waltez Seifritz bir mektup yazdı. Mektupta “ kararlı, kalıcı bir madde oluşturmak için ekzotermik bir reaksiyon yoluyla CO2’nin kimyasal olarak bağlanabileceği bol miktarda mineral olsaydı, bu avantajlı olurdu” yazıyordu. Ayrıca mektupta; “silikat minerallerinin bu amaca hizmet edeceğini ve kimyasal ayrışmaya dayalı endüstriyel bir işlemin CO2’yi atmosferden çıkarabileceğini” öne sürdü.

KAVAK AĞACINDAN KIYAFET

Kavak ağacı liflerinden kumaş üreterek, dünya genelinde pamuğun ekildiği 35 milyon hektarlık alanı serbest bırakarak, moda endüstrisinin bitmeyen iştahını doyurmak. Odunlarından da yılda 314 bin ton biyoyakıt üretilebilecek yağ çıkararak orman varlığını korumak. Joule dergisinde yayınlanan makaleye göre kavak ormanları karbonu çekebilir, pamuk için gereken milyonlarca metreküp su kurtarılabilir. Odun hamurunu ipliğe dönüştüren “azaltılmış katalitik fraksiyonlama” teknolojisiyle Kuzey Avrupa’da 4,6 milyon hektarlık marjinal arazide kavaktan yılda 216 ton viskon elyaf üretilerek tarım toprakları kurtarılabilir.

Sun Ways şirketi İsviçre’deki tren raylarına güneş enerjisi halıları döşemeye başladı. Dünyada 1 milyon kilometreden uzun demiryolu hattı var, yüzde 50’sine güneş paneli yerleştirilirse fosil yakıt kaynaklı iklim felaketi iyileştirilebilir. Duvar halılarında mikro bitkiler ekilebilir, kendini besleyen yuvalar yolda.

EŞİKLER GEÇİLDİ

Uzmanlara göre insan uygarlığının temeli; 11 bin yıl önce atılan tarım medeniyeti kaynaklı. Son araştırmalar tarihin en keyifli günlerini yaşamamızı sağlayan tahmin edilebilir, “artı- 1 1 derecelik ısı değişiminin” sonunu getiren 9 eşik belirledi. Tüm eşiklerin sınırındayız. Sadece ozon tabakasında olumlu bir iyileşme var.

Tarım modelimiz ticaret altyapımız 11 bin yıllık miadı doldu. Gezegeni, iklimi, insan türünü suçlamadan, infiale sürüklemeden, iyileşmek. Gezegenin biraz sancılı olduğu, hastalığında insan türünün etkisinin olduğu aşikâr. Her durumda iklime kafa tutmak yerine yeni iklim koşullarıyla uyum halinde tarım sistemi inşa etmek sürdürülebilir tek çözüm gibi. Dinazorların yok olmasına neden olan meteor çarpması olmasaydı insan türü var olamazdı. Son buzul çağı yaşanmasaydı iklim 11 bin yıllık elverişli hale gelemezdi. Gezegenin haletiruhiyesini iklim değişikliği öncesi duruma dönüştürmek için; “Paris İklim Antlaşması, ısıyı gelecek 50 yılda 2 derece ile sınırlı tutmak” türünden gayeler iyi niyetli olsa da biliyoruz ki gerçekçi değil.

Binlerce yıllık olumlu hava şartlarının en büyük hediyesi köklü bir bilim inşa etmek oldu. Neden elimizdeki bilim altyapısıyla “fazladan 2 derece sıcaklık, zamansız yağmurlar, fırtınalar ile” yaşamı mümkün kılan yeni bir tarım modeli inşa etmeyelim.

Yağmurlu ülkeler tarım yapmıyor mu, çöl toprakların da besin yetişmiyor mu, sadece mantarlarla beslenen halkların olduğunu bilmiyor muyuz? Tüm bu kadim bilgileri, yaşamı iyileştirmek için kullanan biyoteknoloji gibi onarıcı felsefelerle tanışmanın, onları desteklemenin zamanı çoktan geldi. “Öleceğiz pazarında tezgah açmanın kimseye fayda etmediği, bu tarz farkındalık çalışmalarının insanlarda iklim duyarlılığı yaratmadığı çok açık.”

Benzer İçerikler

YAŞAMI ONARAN TARIM – 4

YAŞAMI ONARAN TARIM – 3

YAŞAMI ONARAN TARIM – 2

Antroposen Tarım Devrimi Çok Yıllık Bitkiler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir