YAŞAMI ONARAN TARIM – 3

53 ülkedeki kentsel çiftlikler ile geleneksel çiftlikler araştırıldı. Sonuçlara göre kentsel çiftlikler gelenekseller göre 4 kat daha fazla gıda üretebilir. Çatı seraları, balkon çiftlikleri başlangıçta hobi olarak başlansa da kaynakları etkin koruyan, doğru planlanmış kentsel tarımın geleneksel çiftliklerden çok daha fazla gıda üretebileceği saptandı. Çalışma ile düşen nakliye masrafları, depolama maliyetlerindeki azalma ve şehrin kompos sistemiyle bitkisel üretim zincirini desteklemesi.

KENDİ KENDİNE YETEBİLEN ŞEHİRLER

53 ülkedeki kentsel çiftlikler ile geleneksel çiftlikler araştırıldı. Sonuçlara göre kentsel çiftlikler gelenekseller göre 4 kat daha fazla gıda üretebilir. Çatı seraları, balkon çiftlikleri başlangıçta hobi olarak başlansa da kaynakları etkin koruyan, doğru planlanmış kentsel tarımın geleneksel çiftliklerden çok daha fazla gıda üretebileceği saptandı. Çalışma ile düşen nakliye masrafları, depolama maliyetlerindeki azalma ve şehrin kompos sistemiyle bitkisel üretim zincirini desteklemesi.

Dünyada ilk defa yapılan çalışma şehir bölge planlamacılarının, kent tasarımcılarının elini güçlendirecek türden. Araştırmaya göre elbette şehirlerde nelerin üretildiği oldukça önemli. Beslenme kültürü zincirin en kapsamlı halkası üretilen gıdaların beslenme kültüründe yer almaması sistemin çöp olması, kaynakların verimsiz kullanılmasına neden olabilir. Sebzeler, meyveler, kök sebzeler, kümes hayvanları, yumrular, baklagiller biraz da tahıllar. Metro çıkışları, bina cepheleri, spor salonları, çatılar, balkonları gri suyun temiz suya dönüştürüldüğü bir şehir su şebekesinden beslenen tarım üretim sistemi. Uygun yerlerde hidroponik tarım, dikey tarım, sera gibi teknolojilerle de desteklenen kent tarımı gıda şoklarına karşı kentleri koruyabilecek bir çalışma. Metrekare başına domates geleneksel tarımda 5,3 kg verim sağlarken kentlerde 18 kg rekolte sağlandı. Kontrollü ortamlarda kentte yaşayanların da katılacağı gelişmiş bir sistem tarımda makine kullanımını azaltırken çocukların da gıda değer zincirine dâhil edilmesini sağlıyor, israfı düşürebilir.

YEREL DÜNYAYI BESLEYEBİLİR Mİ?

Ağzımızın tadını çoktan kaçtı, yeniden başlamak için yol ayrımındayız. En büyük destekçimiz bilim, yanımıza bir de olgunlaştırılmış köklü beslenme kültürü ve değişikliğine hazır zihinleri alırsak her şey çok kolay.

İklimin söyledikleri çok net; toprağa, suya, güneşe bağlı tarım yapmak şimdi çok daha teferruatlı, maliyetli ve aklı başında plan gerektiriyor. Olası felaket tarihini tahmin edemeden, üstü açık tarım fabrikalarında tarım yapmak giderek zorlaşıyor.

İtalya’nın Bologna kentindeki düz çatılarda üretim yapılırsa kentin gıda ihtiyacının yüzde 77’si olan 12 bin ton sebzenin üretilebileceği hesaplandı. Gıdaların tarladan sofraya gelene kadar ne kadar yol ve para harcadığını öğrenmemizin üzerinden çok kısa bir süre geçmesiyle birlikte gıda sistemlerini en önemli hedefi; yol maliyetini düşürmek. Metriklemeye hayran bir tarım yazarı olarak dünya için küçük tarımın geleceği için bu büyük istatistiki bilgi “beslenme milleri” üzerine odaklanmak gerektiğini ortaya koyuyor.

Nüfusun yarısından çoğu kentlerde yaşıyor, onları doyurmak için güzelim kırlar sera gazı emisyonlarıyla yüklü bir külfet altına giriyor. Ticaret yollarında en çok gıda taşınıyor, “modern dünyanın konforlu mimarisi, kent manzaraları” gıda üretmeye uygun olabilir mi? Cleveland’daki boş sokak arazilerine sebze ekmek, eski depolarda tavuk beslemek, terkedilmiş stadyum ve boş arazilerde bal üretmenin şehrin besinine büyük ölçüde katkıda bulunduğu ortaya çıktı.

Columbia Üniversitesi Kentsel Tasarım Laboratuvarı tarafından yapılan bir çalışmaya göre New York’u doyurmak için 162 bin dönüm alana ihtiyaç var. Oysa New York’ta sadece 5 bin dönümlük boş alan mevcut. Araştırma sonuçlarına göre “enerji ve su” kaynağını uygun fiyata çözmek koşuluyla kentsel tarımın karbon ayak izi kırsal tarıma göre üçte bir daha düşük.  Şehirlerin yoğunluğu, mimarisi, altyapısı kentlerde gıda üretme fikrinin zorlukları. Görünen o ki şehirlerin gıda kırılganlığı gelecekte çok daha büyük bir sorun olarak çıkacak karşımıza. Birleşmiş Milletlere göre en az 800 milyon kentli kendi gıdasını üretmeye çalışıyor. Gecekondu mahalleleri ilk sırada, Sidney’in varoşlarındaki yerel üretim alanları hem gıda üretiyor hem de şehri tehdit eden yangınlara tampon görevi görüyor. Madagaskar’ın yoksul mahallelerindeki üretim alanları kenti sellerden koruyor.

Tüm bunlar gıdanın asla eksisi gibi üretilemeyeceği gerçeğini ortaya koyuyor. Değişim zihinlere ekilecek köklü beslenme tohumlarında. Romantik söylemlerle örülü gıda sistemleri hayranlığı; tarımda geri kalmışlığı tetikleyebilir. Ya da beslenme rönesansını gerçekleştirmeye hazırlık yapıp toprağa bilim ekeriz. Hasadı tokluk, toplumsal barış.

ÇEVRECİ TARIM YÖNTEMLERİ VERİMDEN ÖDÜN VERMEZ

Çevre dostlu çiftlik ve yöntemlerin daha mı az verimli, sorusunun kapsamlı cevabı yeni bir araştırmadan geldi. Araştırmaya göre incelenen çiftliklerin yüzde 63’ünde ekstra bir verim maliyeti olmadan biyoçeşitlilik artıyor. Artan maliyetler, istilacı hayvan ve bitki türleri, zamansız kuraklık – don- yağmur gibi hava etkenleri karşısında konvansiyonel tarım teknikleriyle kendini korumaya çalışan küçük çiftlikler için sevindirici haber. Ürün deseni, çiftçilik uygulamaları gibi konularda biyolojik yöntemlerle iyileştirme yapan işletmelerin gezegeni iyileştirmeye yardımcı olabileceğine dair araştırma sonuçları ortaya çıktı. Gezgeni iyileştiren, biyoçeşitliliği artıran, hava su dengesini koruyan tarım yöntemleri onarıcı gücüyle yaşamı iyileştiriyor. Araştırma kapsamında “42 bin tarım sistemi, 5 bin çalışma” için analizler yapıldı.

Mahsül türlerinin artırılması, tarım arazilerine yaban alanların eklenmesi, toprak işlemenin azaltılması, toprağın organik madde miktarının yükseltilmesi gibi beş temel sürdürülebilir tarım yönteminin çevresel etkileri ve mahsul verimine katkısına bakıldı. Veri setleri üzerine yapılan incelemelerde, yöntemlerin biyoçeşitliliğe yüzde 68 oranında olumlu etkisi olduğu ortaya konuldu.

TOPRAĞIN ŞİFASI ORGANİK MADDE

Toprağın hasta olduğu, ürettiklerine zarar verdiği, çevresel etkilerinin tehlikeli boyutlara ulaştığı bilinen bir gerçek. Toprağın organik madde miktarını artırarak topraktan sera gazı emisyonlarının daha fazla atılmasını sağlayabilir miyiz? Topraktaki karbon tutulumunu artırarak toprak beslenmesini ve su kalitesini artırabiliriz. Çeşitli çevresel yöntemler doğru coğrafyada doğru ürünlerde uygulanabilirse gezegenin iyileştirilebilmesi için güçlü bir motivasyon yaratabilir. Tek sorun çiftçilerin sisteme katılması, teknikleri doğru uygulaması. Çevreye dost ürün ve tekniklerle yapılan tarım, biyoteknoloji ile desteklenen üretim sistemleri onarıcı tarımın temeli.  Sağlıklı işleyen bir su altyapısı, iklimle uyumlu ürün deseni, biyoteknoloji ürünü teknik ve ürün kullanımı ile çevreye zarar vermeyen etik bir uzlaşı ile yaşamı tekrar tekrar onarmak.

BİTKİLERE YERLEŞTİRİLEN KÜÇÜK İĞNELER YENİ SENSÖRLER

Hassas tarımın yeni temsilcileri bitkilerin kendileri, bitkilere ait verim, sağlık gibi verileri izlemek için ürünlerin yapraklarına veya gövdelerine yerleştirilen ultra mikrosensörler. Normalde hassas tarımda kameralı dronlar ve toprak sensörleri kullanılır, yeni keşif heyecan uyandırmaya yetecek kadar keyifli. Sensörlerden alınan bilgiler gübre, ilaç ve farklı ürün kullanımını kontrol altında tutarken su verimliliğini artırıyor. Hassas tarım toprak ve bitkinin ihtiyacını algılayıp doğru müdahaleyi kolaylaştırıyor. Onları izlemek, ısısını, nemini ve farklı reaksiyonlarını takip etmek, onlarla sağlıklı iletişim kurmanın da en etkili yolu. Zira onlarca farklı dili öğrenmedeki başarımızı doğanın ve diğer canlıların sembolik dillerini çözmeye harcasaydık belki gezegen ve çevreyle olan iletişimimiz çok daha verimli olabilirdi.

Yeni sensörler bitkilere yerleştirilen polimerlerden yapılmış iğne benzeri hassas yapılar. Hassas iğnelerden hassas tarıma güçlü katkılar bekleniyor. Kendi küçük etkisi büyük icatlar tarımın geleceğine umut depoluyor. Mikro iğneler tıptan tarıma ödünç alınan bir teknoloji olarak insan sağlığındaki olumlu katkısı gibi tarıma da katkı sunacaktır. Tere bitkisinde başlayan denemeler diğer türlerde de denenmeye başlanacak. Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi elektrik ve bilgisayar mühendisliği bölümü öğretim üyesi Abdullah Bukhamsin’e göre “mikroiğneler ölçümlerin hassaslığını ve çözümlerin etkinliğini artırabilir. Teknoloji dijital entegre çiftçilik sistemine bitkilerin de dahil olmasının yolu açılabilir.” Hali hazırda sensörler toprakta olduğu için bitki ihtiyaçları tam zamanlı etkili olarak ölçülemeyebiliyor, mahsul zaten zarar gördüğünde ortaya çıkan bilginin kıymeti harbiyesi kalmayabiliyor. Oysa bitkiye yerleştirilen iğneler tam zamanlı ve her türlü değişimi iş işten geçmeden yakalıyor. Mevcut algılama tekniklerindeki sınırlı ulaşım bitki iğneleriyle başka bir boyuta taşınacak, söz konusu sensörler sayesinde bitkilerin stres dinamikleri tam zamanlı takip edilebilir. Erken bilgi akışıyla erken müdahale ve maliyet kontrolü sağlanıp verim artırılabilir.

Ve sonunda bitkilerin yaşadıklarını tam zamanlı anlamak, onların dilini çözmeye biraz daha yaklaşmak ve doğru çözümlerle toprağı, bitkiyi ve gezegeni onarmak. Yaşamı onurlandırıp gezgeni iyileştirmek.

Benzer İçerikler

YAŞAMI ONARAN TARIM – 4

YAŞAMI ONARAN TARIM – 2

YAŞAMI ONARAN TARIM – 1 –

Antroposen Tarım Devrimi Çok Yıllık Bitkiler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir